top of page

 

50’lerin Amerikası’nda Özgür Bir Hollandalı

Hollanda’dan yükselen, beraberinde samba, mambo, jazz ve bossa nova kokularını da sürükleyen bir modern swing rüzgarı.. Caroline Esmeralda van der Leeuw (sahne ismiyle Caro Emerald), hem müziği hem sesi hem de sempatik tavırlarıyla dinleyici kitlesini daha şimdiden oldukça genişletmiş durumda. “Daha şimdiden” deme nedenim kendisinin 2. albümünü henüz piyasaya sürmüş olması. Tek albümle çıkış yapanlar listesinin ilk sıralarına yazılması gereken sanatçı şüphesiz bu yazki jazz festivalinin en renkli konuklarından biri olacak ve izleyenlere yerlerinde duramayacakları kıpır kıpır, keyifli bir gece yaşatacak.


Caroline, profesyonel anlamda olmasa da müzikle ilgilenen bir ailenin çocuğu olarak 1981 senesinde Amsterdam’da dünyaya geliyor. Çocukken piyano, keman ve flüt enstrümanlarını deneyen Caroline, 11 yaşında yer aldığı okul müzikalinde asıl enstrümanının sesi olduğuna karar veriyor. Hemen müzik eğitimi almaya başlıyor ve liseyi bitirince de konservatuvarda jazz vokal eğitimine devam ediyor. Bu noktadan sonra da müzik onun için profesyonel bir seçim halini alıyor. İlk single’ı çıkana kadar freelance şarkıcı ve vokal koçu olarak çalışıyor.


“Caro Emerald”ın hikayesi ise güzel bir tesadüf ile başlıyor. 2007 yılında, o zamanlar pek de ünlü olmayan Hollandalı sanatçıya, Kanadalı söz yazarı Vince Degiorgio ile birlikte yapımcı David Schreurs ve Jan van Wieringen’den bir telefon geliyor. Demo çalışmalarında birlikte çalıştıkları vokalistin müsait olmayışı nedeniyle, Caro’nun “Back It Up” şarkısını demo kayıtta seslendirmesini istiyorlar. İşte herşey bu noktada başlıyor. Caro parçayı öyle çok seviyor ki canlı repertuvarına ekliyor ve bundan bir yıl sonra da parçayı Amsterdam’da yerel bir televizyon kanalında seslendiriyor. İzleyiciler kolayca dile dolanan bu parçayı seslendiren bu tatlı kız için telefon ve mail yağdırıyorlar. YouTube’a eklenen düşük bütçeli bir videodan sonra ise şarkıyı nereden satın alabileceğini soran izleyicilerden oldukça yoğun bir talep geliyor.


Böylece tek bir parçadan yola çıkarak, David, Vince, Jan ve Caro bir albüm fikri üzerinde çalışmaya başlıyorlar. 1940-50’li yılların film ve müziklerinden esinlenilerek hazırlanan albümde , o yılların Hollywood stüdyolarında kaydedilmiş havası taşıyan salon jazzı, sinemaya özgü tango ezgileri, groove jazz eserleri ve mambolar bir araya geliyor. Dolayısıyla, bu özgün prodüksiyon Caro’yu modern bir fenomene dönüştürüyor. Canlı performanslarında Caro, resmi giyimli 8 müzisyenden oluşan bir orkestra ile birlikte sahne alıyor.


Böylesine farklı bir tarz, kendine özgü bir müzik firması gerektirdiğinden, Schreurs ve van Wieringen, Caro’nun Hollanda’daki ilk parçası olan “Back It Up”ı piyasaya sürmek üzere Grandmono Records’u kuruyorlar. Devamında “A Night Like This” parçası, Ocak 2010’da Hollanda müzik listelerinde 1 numaraya yükseliyor. Aynı ay içerisinde, Grandmono Records, Caro’nun beklenilen ilk albümü olan “Deleted Scenes From The Cutting Room Floor” u piyasaya sürüyor.


Başarılı vokal, kendisini önce Avrupa, sonra dünya çapında üne kavuşturan ilk albümü “Deleted Scenes From The Cutting Room Floor” 2010 yılında yayınlandığında Hollanda’da müzik listelerine 1. sıradan giriş yapıp 30 hafta liste başında kalarak Michael Jackson’ın Thriller ile sahip olduğu rekoru kırmayı başarıyor. Henüz 6. haftasında Platin statüsüne erişiyor. Albüm Hollanda’da yılın en çok satan albümü oluyor. Caro, Hollanda`da Yılın En İyi Kadın Sanatçısı seçilip “Edison” ödülüne layık görülüyor. Hollanda’daki bu ciddi başarı Avrupa’ya da hızla yayılıyor. Kısa süre sonra da okyanus aşırı ses getirmeye başlıyor. Avrupa, Güney Afrika ve Avustralya’da hem albüm hem de hit şarkılar, listelerin üst sıralarına yerleşiyor. “Back It Up” ve “A Night Like This”, İtalya’dan Avusturya’ya, Avrupa’da çeşitli listelerde 1 numarada yer alırken, albüm Polonya, Almanya ve İngiltere’de Gold kategorisine kısa sürede ulaşıyor.


Albüm, 50’lerin kalabalık dans pistlerini, özgür danslarını, flörtlerini anımsatıyor. Caro Emerald’ın sesi ve uyarıcı sözleri, klasik Amerikan sound’una modern bir pırıltı katıyor. Caro, albümü “Özgün jazz enstrümanları, farklı armoniler, hiphop ritimleri ve lirik hikâyelerin güçlü birleşimi” olarak tanımlıyor.


Caro Emerald için bundan sonrası nasıl gelecek diye merak ediyorduk ki... İşte yeni bir albüm ve Caro Emerald Presents: “Drum Rolls & Heart Breaks”! Ama beklenenden farklı, ilginç bir çalışma bu. Caro ve müzik şirketi ilk albümün yakaladığı olağanüstü başarının arkasındaki swing dönemi müziklerine bir çeşit saygı duruşu yapmak istiyor ve ilk albümün esin kaynağı olan şarkıları 2 CD`lik bir çalışma içinde toplayarak yayınlıyor. Aslında bu gözle bakınca ortada 34 parçalık gerçek bir hazine var. Kimler yok ki: Jimmy Dorsey, Gene Krupa, Stan Kenton`ın big bandlerinden tutun da Andrew Sisters, The De Castro Sisters, The Dining Sisters, Boswell Sisters gibi radio days döneminin çok popüler kız vokal topluluklarına, oradan daha yakın çağların Dean Martin, Shirley Bassey, Eartha Kitt, Doris Day gibi starlarına uzanan sihirli bir koleksiyon. Caro, genel anlamda etkilendiği isimleri ise şu şekilde açıklıyor: “Ella Fitzgerald, Nina Simone and The Andrew Sisters gibi eski günlerdeki jazzcılara tapıyorum. Jazz sevgimin dışında şaşırtıcı şekilde hiphop ve R&B seviyorum. Bunun için The Fugees ve Beastie Boys hayranıyım. Ve tabii ki soul.. Aretha Franklin ve Otis Redding vazgeçilmez”.

Bazı fotoğraflarında kırklı, ellili yılların sinema perdesinin ölümsüzlerinden Ava Gardner`a benzeyen, müziği bazen Fellini`nin La Dolce Vita`sını anımsatan Caro Emerald`ın sesi modern swing müziği için adeta biçilmiş kaftan. İşte bu başarılı ses, 10 Temmuz Salı akşamı Santral İstanbul Kıyı Anfisi`nde yankılanacak. Muhtemelen başta “Back It Up” olmak üzere şarkıların çoğu hep bir ağızdan söylenecek ve konser boyunca bol bol dans edilecek. Bu keyifli geceyi kaçırmamanızı tavsiye ediyoruz.
 

Teşekkürler

  • Instagram
  • Facebook
  • LinkedIn

©2020 by Can Karakuş

bottom of page