top of page

 

Kurt Elling & Istanbul Superband

Eleştirmenlerden izleyicilere herkesin nefesini kesen eşsiz bariton sesi ve Grammy’ye aday gösterilen albümleriyle “San Francisco Chronicle”dan “New York Times”a, “Jazz Times”dan “Jazz Review”a uzanan saygın yayınlarda istinasız olarak günümüzün en özgün, en yaratıcı ve en iyi erkek vokali olarak gösterilen Amerikalı Kurt Elling, geleneksel Big Band müziğini bugünün tınılarıyla yorumlayan ve ustaca harmanladıkları müziklerindeki melodik yapı ve ritmik zenginlikle, dinleti ve eğlenceyi bir arada sunabilen, Türkiye’nin seçkin Big Band topluluğu İstanbul Superband ile 14 Mart akşamı İş Sanat Kültür Merkezi’nde sahne alıyor. Elling bu muhteşem müzik yolculuğunda repertuarında enfes doğaçlamalara, scat ve konuşmalara yer veriyor. Uzun yıllar Hollanda ve Amerika'da Big Band’lerde bulunan ve Randy Brecker gibi bir dünya devinin arkasında çalma fırsatı yakalayan Aycan Teztel’in şefliğini yaptığı bu keyifli topluluk, dinleyenleri cazın büyülü ve sınırsız dünyasında yolculuğa çıkaracak.


Elastik bariton sesiyle “kadife eldiven içindeki demir el” ifadeli Kurt Elling, pek çok caz eleştirmenince günümüzün en dominant erkek seslerinden biri olarak kabul ediliyor. Kurt, ritim, doku, ifade ve dinamiklere hâkimiyetiyle bir vokalistten öte virtüöz bir caz enstrümancısını andırıyor. Yaşı ilerledikçe daha da tartışılmaz ilahi bir sese kavuşan Elling, dünya üzerinde benzeşebileceği en uygun seslerden Johnny Hartman’a adadığı “Dedicated To You” albümüyle sonuna kadar hakettiği Grammy ödülünü de kazanmış oldu. Son 13 sene içerisinde tüm Downbeat ödüllerini kazanan ve bu süreç içerisinde Caz Gazetecileri Derneği tarafından da 8 kez Yılın Erkek Vokali seçilen Elling’in tam 9 albümü de Grammy’ye aday gösterildi.


Elling’in zengin bariton sesi, 4 oktava kadar uzanırken teknik ustalığı ve duygusal yoğunluğu da içinde barındırıyor. Repertuvarında yer verdiği orjinal kompozisyonlarını ve caz standartlarının modern yorumlarını Elling, doğaçlamalar, scat, konuşmalar ve şiirler için bir sıçrama tahtası gibi kullanıyor.


“New York Times”, Elling’i günümüzün en dikkat çeken erkek vokali olarak tanımlıyor. “Washington Post” ise 90’ların ortasından günümüze onun kadar ilginç, cüretkar ve dinamik bir caz vokalinin gelmediği yorumunu yapıyor ve ekliyor: “Yükselen vokalleri, sınırlarda dolaşan sözleri ve müzikal bir misyon üzerinde olduğu hissi ile cazın yaratıcı ruhunu temsil ediyor.”


Caz standartları ve yeni bestelerin yanısıra Wayne Shorter, Keith Jarrett, Dexter Gordon ve Pat Metheny gibi ustaların doğaçlama sololarına, Rainer Maria Rilke, Jack Kerouac, Pablo Neruda ve Mevlana’dan esinlendiği sözler ve imgeler taşıyan sanatçı, "vocalese" denilen bu tekniğin de en iyi uygulayıcısı olarak kabul ediliyor. Bu anlamda Eddie Jefferson, King Pleasure and Jon Hendricks gibi caz öncülerinin varisi olarak anılıyor.


Son dönem şairlerinden, Bollingen Ödülü sahibi Robert Creeley, Kurt’ün sözlerinin güçlü şiirsel bir ruh taşıdığı düşüncesinde. Ünlü Amerikalı şair Robert Pinsky, “Kurt’ün sanatında cazın sesi, şiir ve müzik arasındaki o eski, tatlı ve güçlü bağa yeniden hayat veriyor” diyor.


Kurt, kariyeri boyunca tüm dünyayı dolaşarak dinleyenlerini büyüledi. Turneler sırasında gerek kendi ekibi gerekse de dünyanın ileri gelen caz orkestraları ile birlikte performanslar sergiledi. 1995-2005 seneleri arasında Blue Note etiketi ile çalışan Elling, 2006 senesinden bu yana albümlerini Concord etiketi ile piyasaya sürüyor.


Kurt’un heyecanla beklenen son kaydı “1619 BROADWAY - THE BRILL BUILDING PROJECT”, London Telegraph’ın “batı dünyasındaki en popüler şarkıların üreticisi” olarak nitelendirdiği New York Broadway’deki Brill Building’e bir saygı duruşu niteliğinde. 

 

“On Broadway,” “A House Is Not A Home” and “So Far Away” gibi parçalara Elling’in yorumu ve düzenlemeleri ile “1619 BROADWAY - THE BRILL BUILDING PROJECT”, günümüzde mükemmel caz yorumu arayışındaki dinleyicilerin mutlaka edinmesi gereken bir albüm. Bitmek tükenmek bilmeyen yaratıcılığıyla bilinen Elling, bu beklenmeyen kaydı ile, heyecan verici yaratıcılığı ve yeteneği ile edindiği saygınlığını daha da pekiştiriyor.


Brill Building, 1931 senesinde inşa edilen ve New York’un Manhattan bölgesinde, Broadway caddesi üzerinde, meşhur Times Square’in hemen kuzeyinde yer alan bir ofis binası. Müzik endüstrisinde önemli yeri olan ofislere ve stüdyolara ev sahipliği yapan bu binada Batı müziğine ait bir çok popüler parça yazılmış. Bu anlamda Brill Building uzun yıllardır New York’taki müzik endüstrisinin kalbi durumunda ve bir cazibe merkezi.


Kurt, bu binada uzun yıllar boyunca ünlü sanatçıların, yan yana olan küçük odalarında müzik yaptıklarından ve kağıt gibi ince olan duvarlardan birbirlerinin melodilerini dinleyerek birbirlerinden esinlendiklerinden, öğrendiklerinden ve hep piyasanın sıradaki hit parçasını besteleyebilme üzerine tatlı bir rekabet içinde olduklarından bahsediyor.


Elling bu albümde Songbook klasiklerine ve favori pop parçalarına, kendi yorumunu da katarak, formunun zirvesinde olan sesiyle hayat veriyor. Tek tehlike, Kurt’un müthiş vokal tekniğinin “Come Fly With Me” ve “On Broadway” gibi eserlerin şiirsel mesajının ve duygusunun bir adım önüne geçmesi olabilir. Fakat bu tehlikeyi, bir iki yer dışında çok da fazla hissetmiyoruz esasında.


Kurt, bu albümü sadece Brill Building’in tozunu yutan müzisyenlere ve burada yazılmış olan popüler müziklere değil, aynı zamanda eserleriyle burada kayda girebilme, ünlü firmalarla anlaşma imzalayabilme hayalini taşımış olan, defalarca hayır cevabı almalarına karşı yılmadan mücadele etmiş tüm müzisyenlere ithaf ediyor.


Bu saygı duruşunu kanıtlar nitelikte nükteli bir açılış ile başlıyor “On Broadway”: Elling’in, uzun süredir çalıştığı piyanisti Laurence Hobgood ve şarkıcı Dianne Reeves tarafından canlandırılan “endüstri insanları”nı yeteneği konusunda ikna etmeye çabalaması ve red edilmesi. “Hiç hukuk okumayı düşündün mü?” diye soruyor hatta biri. Ama tabiki Kurt “They say the neon lights are bright...” sözleriyle parçayı söylemeye başladığında bizim gibi onların da nutku tutuluyor.


Elling, “You Send Me” parçasında, parçanın bestecisi Sam Cooke’un duygulu romantik ifadesinin yerine 80’lerin yumuşak R&B tınısıyla karşımıza çıkıyor. Müzikal anlamda orjinal parçadaki yalınlığın yerini daha sofistike bir havanın aldığını da hissedebiliyoruz.


Keyifli bir parça olan “Shopping For Clothes”, ünlü basçı Christian McBride’ı takdim ediyor. Ama alıştığımız rolünde değil, bu sefer oyunculukta. Christian bu parçada, Elling’in takım kıyafet alma denemeleri sırasında gittikçe daha da sinirlenen bir mağaza satış temsilcisini canlandırıyor. Gerçekten çok keyifli bir performans. Eğer McBride günün birinde bas çalmaktan vazgeçerse ikinci işi garanti diyebiliriz.


Albümde Elling’in en iyi performansları ise balladlarda. 1964 senesinde Amerikalı şarkıcı Dionne Warwick tarafından seslendirilen, bir Burt Bacharach ve Hal David parçası “A House Is Not a Home”, Hobgood’un düzenlemesi ile oldukça romantik ve etkileyici. Paul Simon’un “An Amerikan Tune” parçasının muhtemelen gelmiş geçmiş en sade aranjmanında ise, Hobgood’un engin piyanosu ve Elling’in yükselen sesi insanın içine işliyor.


Albümde yer alan tüm bu parçalar, Brill Building’de mi yazıldı? Muhtemelen hayır ama zaten  önemli olan nokta da bu değil. Tüm parçalardaki konu, sunuş, kalite ve doku bizi ilgili dönemin New York’una, 1619 Broadway’ine, yani Brill Building’e götürüyor. Müzik tarihinin bu unutulmaz melodileri, Kurt Elling’in en taze yorumları ile yepyeni bir karakter kazanıyor.


Şüphesiz yoğunlukla son albümünden parçalara yer vereceği İstanbul konserinde Kurt Elling’in güçlü ve ifadeci o müthiş sesi, İstanbul Superband’in melodileri üzerinde parçaları baştan sona dokurken orada olmak ve bu müthiş şova tanıklık etmek benzersiz bir deneyim olacak. Bu harika performans için 14 Mart akşamına hiçbir plan yapmayın ve İş Sanat Kültür Merkezi’ndeki yerinizi şimdiden ayırtın.

 

Keyifli konserler!

Teşekkürler

  • Instagram
  • Facebook
  • LinkedIn

©2020 by Can Karakuş

bottom of page