top of page

 

Dhafer Youssef ile Astral Seyahat

Bir süredir son teklim Sevmiş’li Geçmiş’in lansmanına hazırlandığım için konserlerden ve dergiden uzak kalmıştım. Şarkım yayına girince hemen bu aralar hangi konserler var diye kurtlanmaya başladım tabi. İçime en büyük heyecanı Dhafer Youssef konseri düşürdü. Sebebi hem tarzını çok beğenmem hem de yıllar önce Arkeoloji Müzesi bahçesindeki olağanüstü performansıydı.

 

Dün akşam (21 Kasım) Zorlu’daki konserinde Dhafer Youssef, ekibiyle birlikte, son albümü Street of Minarets’ten parçalar seslendirdi. Onun alametifarikası olan geniş oktavının, ses renginin ve bilhassa da kafa sesinin tüylerimizi diken diken eden etkisini çok özlemişim. Bir ara gözlerim kısıldı ve kendimden geçtim. 

 

Çocukluğunun küçük bir Tunus kasabasında, müezzin dedesiyle geçmesinin müziğine etkisi çok aşikar. Bir çok parçada Youssef bir kaside seslendiriyor ya da birazdan ezan okumaya başlayacak gibi hissediyoruz. Bunu hissetmekte de haklıyız. Youssef’in hikayeleri de, albümün adı da, duyduklarımızı ve hislerimizi onaylıyor zaten; onun müziği temel olarak dini müziklerden besleniyor. Fakat beni en çok heyecanlandıran, onun bu temel üzerine bugünkü müziğini ustalıkla nasıl inşa ettiği. Bu etnik altyapı üzerinde yükselen müthiş bir füzyon var ortada. Onun müziğini ethno jazz, fusion, world music gibi türlerle adlandırmak mümkün ama açık söylemek gerekirse ben türlere ve etiketlere hiç takılmıyorum. Duyduğum şeyin zorlama, eğreti durmaması; farklı tesirlerin bir potada teknik ustalıkla ve kalple eritilip tek ve müthiş bir ses olarak, his olarak dinleyiciye geçip geçmemesi burada benim için tek kriter. İşte Youssef’in müziğinde olan ve bizi bu kadar etkisi altına alan da tam olarak bu. Onun bir kaside ya da dini bir eser seslendirir gibi başlattığı bir parça, bir anda zahmetsiz bir groove ile su gibi akıp bir jazz ya da world fusion’a dönüşebiliyor.

 

Youssef, bir gün İstanbul Boğazı’nda teknedeyken rakı içip keyif yaptıkları bir anda camilerden bir biri ardına ezan seslerinin yükseldiğini ve tüylerinin nasıl diken diken olduğunu anlattı konserde. Bu hikaye, dini müziğin ve makamların onun üzerindeki etkisinin ve aynı zamanda da bunu hayatında farklı tarzlarla harmanlayabilmesinin bir örneği sanki. Ve herkesi gülümsetiyor Youssef: “Tunus’taki müezzinler kötü ezan okuyor, siz çok şanslısınız.”

 

Youssef’in hikayesinden sonra ben de Youssef ile ilgili kendi anımdan bahsedeyim. 2010 senesinde Ramazan’da Caz festivali için Arkeoloji Müzesi bahçesinde sahne almıştı Youssef. O zamanki ekibinde piyanoda Tigran Hamasyan ve davulda Mark Guiliana olması da benim için büyük bir heyecandı. Basta da Chris Jennings çalmıştı. Ön ve orta sıralarda oldukça keyifli bir yerde oturuyordum. Tesadüfen yanımda da Haşmet Babaoğlu vardı. Havanın harika olduğu çok keyifli bir yaz akşamıydı. Performans da öyle iyiydi ki gerçekten mest olmuştuk. Youssef’in bizi Sultanahmet’te bir yaz akşamında Ayasofya’nın yanı başındaki Arkeoloji Müzesi bahçesinden havalandıran ve astral seyahate çıkaran vokaline Tigran’ın kendi topraklarının da tadıyla birleşen muhteşem soloları ve Mark’ın tuşesi ve enerjisi eklenince uçup gittik. Konser böyle devam ederken gerçekten de olağanüstü bir an yaşamıştık. Parçalarının birinin sonunda Youssef elini göğe kaldırıp vokalini huşu içinde tamamladığı ve parça sonlandığı saniye, bir anda önce martı sesleri ve hemen ardından başlayan ezan ile birlikte tüylerimiz diken diken olmuştu. Haşmet Babaoğlu ile yarı şaşkınlık yarı gülümseme ile birlikte birbirimize baktığımızı hatırlıyorum. İşte bu anımdan 13 sene sonra dün akşam, 13 seneki önceki Can’a ve Youssef’e bir selam da göndermiş oldum.

 

Dün akşam sahnede birbirlerini dinlemede kusursuz olan, bir bütün olarak hareket eden, her biri enstrümanında çok başarılı olmasına karşın asla öne çıkmadan birbirlerine çok güzel alanlar yaratan, kabiliyetli ve olgun müzisyenler vardı. Daniel Garcia (piano), Swaéli Mbappé (bas), Tao Ehrlich (davul) ve Mario Rom (trompet), Youssef’e eşlik eden isimlerdi. Bir kaç parçada şarkıları adeta ayakta tutan groovy bas ve davul-bas uyumu; piano ve udun muhteşem uyumları ve ara ara duo olarak harika performansları; trompetin yer yer Youssef’in vokalini devam ettiren uyumlu notaları, yer yer ise kuzeyden esintiler hissettiren melankolik nefesi geceden aklımda kalan bazı detaylardı. 

 

Gecenin tamamına baktığımızda farklı fikirlerin, seslerin müthiş bir incelikle bir araya gelip zahmetsizce bir füzyon oluşturduklarını ve bu tek sesin beni alıp anılarıma ve hayallerime de uğrayacağım bir astral yolculuğa çıkardığını söylemem lazım. Tüylerimin diken diken olduğu, ilham aldığım, özel bir konseri deneyimledim. Nicelerine… 

Teşekkürler

  • Instagram
  • Facebook
  • LinkedIn

©2020 by Can Karakuş

bottom of page